Girişimci olmak, dünyayı bir sırt çantası ve otostopla dolaşmak kadar cesaret, özgüven ve maceracı olmayı gerektirir. İşi kurmak kolay, yürütmek zordur. Gözünüzü baştan korkutmak istemem ama söyleyeceklerim maaşlı bir çalışan olmanın, patron olma hayalinden çok daha iyi olduğuna çıkabilir. Bir iş kurarken patron olacağım dersin. Oysa ilk yıllar her şeyi bilmesi gereken bir çömez olmaktan öte gidemezsin.
Muhasebe, nakliye, üretimin her aşaması, tasarım, satış, pazarlama, reklam gibi işinizin her noktasına, konunun uzmanı kadar hakim olmalısınız. Ortağım ve benim için bir kadın hayaliydi işimiz. Hayallerle yola çıktık, markamızla anılan çanta modelleri ürettik. Çok sattık, şaka değil kapıda bazı modellerimizi almak için kuyruk oluştu. Yok sattık anlayacağınız. Sonra birden vergiler, ödemeler ve türlü türlü aksilikler kapımıza dayandı. Plansızlığın planını yapmaya başladık. Her şey dayanamayacağımız bir noktaya geldiğinde yine de vazgeçmedik. Orası kaderimizin değişeceği noktaydı.
Sonra ne mi oldu? Battık...
Bu kitap bir girişimcinin traji komik batış hikayesi. Okudukça, “Vayy benim de başıma geldi, ben de bunu yaşıyorum ya da yaşadım!” diyeceğiniz, inişleriyle çıkışlarıyla gerçek hayattan bir kesit. Okuyanlar için ve tabii hepimiz için bir çıkış bulma umudu.