Merhaba sevgili okur,
Ben Kumru, baharı bekleyen Kumru. Gerçi ben baharı değil, sonuna kadar hak ettiğim o terfiyi bekliyorum ama merak etmeyin, kendisi kapıda.
Size zirveye çok yakın bir yerden sesleniyorum. Önümde duran Beyaz Yakalılar Diyarı haritasını net bir şekilde okuyabiliyorum. Bir tarafında CEO ve CFO sıradağları görünüyor, ki kendileri çok yüksek ve diktir, doğru ekipmana ve gerektiğinde fazla ağırlık olarak aşağı atabileceğiniz birkaç elemana ihtiyacınız vardır. Diğer tarafta on beş yıldır terfi edemeyip demirbaşa dönüşenler düzlüğü bulunuyor. Şu tam ortadaki karaltı, masum stajyerlerin çırpındığı fotokopi bataklığı. En uçta ise, her şeyi bırakıp bir sahil kasabasına yerleşerek salatalık domates yetiştirenler yarımadası mevcut.
“Organik de organik” diye delirenlerin sürgüne gönderildiği bir yer burası. Canlarım ya, asıl bunlar baharı bekliyor. Ben tabii ki buraya asla ayak basmayacağım. Son derece kurumsalım. Bekle beni zirve, bayrağımı dikeceğim en tepeye! “…Organik yaşamdan söz edip de Ege'de küçük bir sahil kasabasına yerleşme olayına değinmezsem olmaz. Tamam çok şahane, geride kalanlara ‘Allah kurtarsın gençler' deyip her şeyden kaçmak istiyorsun da sen kurumsal olarak formatlanmışsın bir kere. O konuda ne yapacaksın? Elektrik kesilecek, cep telefonun çekmeyecek, oralarda kışın in cin top oynayacak, börtü, böcek, solucan,örümcek... Hiç düşündün mü işin bu tarafını? Sen Ege'yi istiyorsun da Ege de seni istiyor mu bakalım?...”