“Karabibik dağ eteğiyle uzun bir çit arasında uzayan dolambaçlı, tozlu yol üzerinde hızlı hızlı yürümekteydi. Tarlalar içindeki izlerden birisini tutturarak gitmekteydi. Deli Yusufgillerin boynuzunun dibinden geçtikten sonra “Kocadut” un altından da geçti. Birkaç harım dolaştıktan sonra Temre Köyü’ne giren yolu buldu. Temre Köyü, Hıristiyan köyü olup, çoğu halkı ticaretle uğraşırdı.
Köy hekimi Linardi’nin kapısına kadar geldi. Kapı açıktı. Başını içeri soktu.
Henüz uyku sersemi olan bir kadın... Tombul, orta boylu, ablak çehreli, sarı saçlı, güzelce olan bu kadın Linardi’nin karısı Eftalya idi. Karabibik’i görünce sırıtarak bağırdı ki:
- Ne ister Karabiberik?
Karabibik yılıştı. Ağzı kulaklarına değecek derecede dedi ki:
- Seni görmee geldim...
Eftalya şuh bir kahkaha koyuverdi...”